Yağ kaybı , uzun ve yavaş bir yolculuktur. Diyet hatalarıyla iyice yavaşlar. Yapılan hataları siz de tekrarlamayın. Yanlışları okuyun ve nerede hata yaptığınızı öğrenin.
Öncelikle bilmeniz gereken şu ki ; ‘ kilo vermek her zaman yağ kaybetmek demek değildir !’ ya da tam tersi.
Toplam ağırlığınız ; kuru kas , su, kemik ve yağdan oluşur, bunların toplamı tartıdaki sayıyı belirler. Kilo verdiğinizde yağ yerine kas ve su vermiş olabilirsiniz ya da kilo aldığınızda bu her zaman yağ kazandığınız anlamına gelmez. Kas, su ve kemik almış olabilirsiniz. Bunu en iyi şekilde takip edebilmeniz için düzenli olarak ya da zaman zaman, ayrıntılı kas – yağ- kemik analizi yapabilen profesyonel terazilerde tartılmalısınız. Ayrıca bu süreçler arasındaki beslenme programınızı da not ederek doğru yolda olup olmadığınızı anlayabilirsiniz.
Bu ibareyi görür görmez rahatlıkla sepetinize atmak büyük bir yanlış olur. Ürünün üzerini çok iyi incelemelisiniz. ‘ Yağsız’ ya da ‘şekersiz ‘ olarak deşifre edilen ürünler aslında düşündüğünüz kadar sağlıklı olmayabilir. Özellikle de diyabetik özellikteki ürünlerin içersine günlük hayatta tercih etmeyeceğiniz tatlandırıcılar ekleniyor olabilir. Etiket bilgisini okumak , karşılaştırmak ve uzmanlara danışmak gerekir. Ayrıca yağsız ürünleri ömür boyu değil sadece yağ yakımı amaçladığımız zamanlarda kullanmalıyız. Çünkü yağda çözünen vitaminler olan A,D,E,K vitaminlerinin emilimi için bir miktar yağa ihtiyaç vardır. %50 yağ oranına sahip ürünleri tercih etmek daha sağlıklı olacaktır.
Eğer yağ kaybetmek istiyorsanız ilk yapmanız gereken günlük enerji alımınızı azaltmaktır değil mi ? Bu mantıkla ilerlerseniz ne kadar az kalori o kadar çok kilo kaybıdır ! Yanlış!!!
Pratikte kalorinin aşırı kısıtlanması belirli bir süre işe yarasa daa sonrasında metabolizmanızı yavaşlatacak ve durma noktasına getirecektir.
Bu yüzden günlük 1000 kcal’ın altındaki diyetlere itibar etmeyin. Unutmayın ki ; yaşamak ve sağlıklı bir beyin – kas sistemine sahip olmak için günde en az 130 gr. Karbonhidrat almak şarttır. Bu da günlük enerjinin %55’ini oluşturmalıdır ve buradan günlük toplam enerjinin 1000 kcal altına düşmemesi gerektiği gerçeği doğrulanmış olur.

3. Uçlarda Yaşamak
Ya hep ya hiç dünyasında yaşıyoruz. Sizler de çok ütopik olan diyet tüyoları duymuşsunuzdur. ‘’ Günde 10 öğün yemek yemelisin!’’ , ‘’ 600 gr. Karbonhidrat tüketmen şart!’’ , ‘’ Asla meyve ve süt ürünü tüketmemelisin.’’ , ‘’ Yağ kaynaklarını sınırsızca tüketebilirsin , yeter ki meyve yeme…’’ , ‘’ Bu 30 suplemanı her gün kullanırsan çok başarılı olursun .’’ gibi. Bu tavsiyelerden bazıları , bazı insanlar üzerinde işe yaramış olabilir fakat sonunda ne oluyor?
Fazla uçlarda beslenmek – yaşamak rutininize uymayacağı için bir süre sonra pes edecek ve başladığınız noktaya geri döneceksiniz. Önemli olan tıp literatüründe yer alan sağlıklı beslenme yöntemleriyle, emin adımlarla ilerlemek ve kalıcı sonuçlar elde etmek olmalıdır.

4. Son Moda Diyetlere Bel Bağlamak
Eğer şimdiye kadar lahana çorbası diyeti , hormon diyeti , kan grubu diyeti , 3 günlük diyet vb. diyetleri denediyseniz bana kulak verin.
Genel olarak bu tip diyetler işe yarar fakat kısa süre için başarı göstermiş olursunuz ayrıca diyetle hangi bölgeden, yağ – kas – su verdiğinizi bilemezsiniz. Bu diyetler bittiğinde normal hayata dönersiniz ve eski beslenme stilinizle verilenler geri alınır.
En iyi diyet beslenme stilinizi sağlıklı bir şekilde değiştirmeye çalışmakla olur! Ayrıca kendinizi hayatınızın sonuna dek lahan çorbası yerken ya da ayırma diyeti yaparken hayal edemediniz değil mi?

5. Hafta Sonu Paydosu
Evet bazen küçük kaçamaklarımız olabilir. Bu size fiziksel ve duygusal anlamda iyi geliyordur. Ancak her hafta sonu bu durum tekrar ediyorsa işte burada bir problem var demek.
Bazen rahatlamak amacıyla bir ya da iki kaçamak yemek yenilebilir ama tüm hafta sonu ‘’ diyet tatili’’ gözüyle bakmak doğru değildir. Bütün hafta boyunca hafifletmeye çalıştığınız bedeninizi ve özellikle karaciğerinizi hafta sonu böyle bir bombardımanla yorup sonrasında haftaya çok sıkı bir diyetle başlamak metabolizmanız için ‘’yoyo’’ etkisi yapacaktır.
6. Vücudunuzun Uyarılarını Dikkate Almamak
İnanın ya da inanmayın hormonların düzenleyici fonksiyonları sayesinde vücudunuz size ne zaman yemeniz ya da ne zaman durmanız gerektiğini söyler. Bu sinyalleri görmezden gelip tıka basa yemeye başladığınızda ise obezite baş gösterir.
Diğer taraftan belirli aralıklarla düzenli beslenmeye başladığınızda bu hormonların iyi bir şekilde sinyal verdiğini hissedeceksiniz. Burada önemli olan kaç saatte bir gerçekten acıkmaya başladığınız. Normalde her 3 saatte bir beslenmenin sağlıklı olduğu söylenir fakat bireyden bireye metabolik hız ve acıkma süreleri değişir. Bu bazen 2 saatte düşer bazense 4 saat ve üstüne çıkabilir (tükettiğiniz besin çeşidi ve miktarı da çok önemlidir). Tabi ki açlıktan yemeğe saldıracak kadar da aç kalınmamalı ama yemek araları hesaplanırken sadece saat kuralına değil vücudunuza da kulak vermelisiniz.
Ağzınıza attığınız her lokmanın kalorisini mi hesaplıyorsunuz? Öğle yemeğini saat tam 12:00’de yiyemediğinizde panik atak mı yaşıyorsunuz?
Sağlık arayışınızı sağlıksız bir takıntı haline getirmeyin.
Size dayatılan öğünleri saymak yerine açlığınızı dinleyin. Bazen ağzınıza bir parça çikolata atın rahatlayın, temiz havada yürüyüş yapın hayattan zevk alın. Diyet yapıyorum mantığıyla yaşamayın, diyet hayatınızdaki öncelikler arasında ilk sırayı almasın. Bunun yerine ;’Sağlıklı beslenmeyi öğreniyorum , verdiğim kilolar da yanıma kar kalıyor. Bunu bir alışkanlık haline getirerek ömür boyu sürdüreceğim arada bir kalorisi yüksek kaçamaklar da yapacağım ama sağlıklı beslenme stilimi her zaman koruyacağım şeklinde düşünün.
YORUMLAR